2000 yılından bu yana depremler, dünya çapında 800.000`den fazla ölüme ve çok daha fazla yaralanmaya neden olmuştur. Deprem ile ilişkili yaralanmaların %87`si ortopedi ve travmatolojiyi ilgilendiren yaralanmalar olup bunların %22`sini açık kırıklar oluşturmaktadır. Ülkemizin deprem kuşağında yer aldığı ve deprem yaralanmalarında açık kırık görülme oranının bu denli yüksek olduğu düşünüldüğünde, deprem yaralanmalarında açık kırık yönetiminin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Açık kırıklar, kırık bölgesindeki veya yakınındaki yumuşak dokunun bütünlüğünü kaybetmesiyle kemiğin dış ortamla temas ettiği kırıklardır. Deprem sonrasında açık kırıkla hastaneye başvuran hastaların başvuru esnasında kontamine olduğu varsayılmalıdır. Hastalar öncelikle hayati fonksiyonlar açısından (hava yolu, solunum ve dolaşım) değerlendirilmelidir. Depremlerden sonra azımsanmayacak sıklıkta görülen ezilme ve kompartman sendromu açısından çok dikkatli olunmalıdır. En kısa zamanda ameliyathanede debridman yapılmalı, acil serviste mümkünse açık yara fotoğraflanmalı ve üzeri steril olarak kapatılmalıdır. Hastanın ekstremitesi sabitlenmeli ve mümkün olduğunca hareketsiz hâle getirilmelidir. Hastanın tetanoz aşısı sorgulanmalı, gerekliyse erken dönemde tetanoz aşısı uygulanmalı ve antibiyoterapi başlanmalıdır. Yaralı ekstremitenin uygun radyolojik görüntülemesi yapılmalı, sonra hastaya ameliyathane koşullarında acil debridman ve yıkama uygulanmalı, iskelet sistemi geçici ya da kalıcı olarak stabilize edilmelidir. Yara yerinin temiz olduğuna emin olunmadan açık yara kapatılmamalı ve tekrarlanan debridmanlar uygulanmalıdır. Mümkün olan en kısa zamanda ekstremitenin kalıcı stabilizasyonu sağlanmalı ve açık yara kapatılmalıdır. Yara örtümünde sorun yaşanıyorsa yumuşak doku rekonstrüksiyon girişimleri gerekli olabilir.