Latince Proprius kelimesinden gelip, `kendi başına olma` anlamına gelen propriyosepsiyon, vücudun pozisyon duyusunu iletme, işlenen veriyi yorumlama ve yaklaşık postür ve hareketi yapacak uyarıya bilinçli veya bilinçsiz bir yanıt verme yeteneğidir. Propriyosepsiyon, görme duyusu ortadan kalktığında eklemlerin hangi pozisyonda olduğunu algılamayı ve ayakta dururken dengeyi korumayı sağlar. Propriyosepsiyon, santral sinir sistemi (SSS) tarafından ekstremite ya da eklemin uzaydaki pozisyonunun, hareketinin ve ilgili bölgeye etkiyen güçlerin algılanması ve eklemi en güvenli durumda tutacak makul yanıtların oluşturulması olarak tanımlanabilir. Spor travmatolojisinde en sık kullanılan propriyosepsiyon ölçüm yöntemleri, eklem pozisyon hissi (EPH) ve pasif hareketi algılama eşiğidir (PHAE). Bu testlerinin birçoğunda pozisyon, hareketin algılanma hızı ya da keskinliği test edilir. Günümüzde propriyosepsiyonun, dejeneratif eklem hastalıklarının ve kronik yaralanmaların etyolojisinin anlaşılmasında ve yaralanmalardan korunmada, ağrıdan daha önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Patellofemoral eklem sorunlarında diz eklem propriyoseptif defisiti iki yolla oluşabilir: (i) anormal doku stresi ve (ii) motor kontrol ve ağrı ile enflamasyon süreci. Diz ekleminde ödem varlığı, patellar konum bozukluğunun yönü ve derecesi, testin aktif ya da pasif olarak yapılması gibi birçok etken, eklem pozisyon hissini değiştirebilir. Propriyosepsiyon ile kas gücü, laksite ve denge gibi diğer performans ölçütleri arasındaki ilişki daha sonraki yıllarda gündemi oldukça meşgul edeceğe benzemektedir.