Yürüme çağında tanı konulan hastalar hekime genellikle aileleri tarafından bacakta kısalık ve aksamanın fark edilmesi sonucu getirilirler. Geç başvurunun nedenlerinin ailenin sosyo-ekonomik açıdan ve eğitim bakımından yetersizliği yanında, daha önce gidilen aile hekimi ve pediatri hekimlerinin gelişimsel kalça displazisi (GKD)`nin önemi hakkında yetersiz bilgiye sahip olmaları olduğu da düşünülmektedir.
GKD`nin tedavisinde amaç, mümkün olan en kısa zamanda redüksiyonu sağlamak ve proksimal femur ve asetabulumun gelişimine uygun ortamı oluşturmaktır. GKD tanısı ne kadar geç konulursa, asetabular ve femoral remodelizasyon potansiyeli o kadar azalır ve tedavi o kadar karmaşık hale gelir; dejeneratif eklem hastalığı gelişme riski de artar.
On sekiz ay sonrasında, eklem kapsülü superiora doğru uzadığı için, genellikle anterior açık redüksiyon yapılır ve kapsül redüksiyon sonrasında uygun gerginlikte daraltılır. Asetabulum ve proksimal femurun remodelizasyon potansiyeli azalmaya başladığından, aynı seansta genellikle pelvik osteotomi de uygulanır. Rotasyonel pelvik osteotomilerin ve asetabuloplasti prosedürlerinin birbirlerine göre avantajları ve dezavantajları vardır. İki yaşından küçük çocuklarda açık redüksiyon sonrasında asetabular gelişmeyi radyografik olarak takip ederek asetabular osteotomiyi daha sonra yapmayı tercih eden cerrahlar da vardır. İki yaşından sonra, açık redüksiyon ve pelvik osteotomiye genellikle femoral kısaltma da eklenir. Burada amaç, femur başı üzerindeki temas basıncını azaltarak avasküler nekroz gelişme riskini azaltmaktır. Açık redüksiyon öncesi uzun süreli traksiyon yapılmasını tercih eden cerrahlar olmasına rağmen, günümüzde femoral kısaltmanın avasküler nekrozu önlemede daha etkin olduğunu ispatlayan çalışmalar vardır.
GKD tanı ve tedavisinde anahtar, erken tanıdır. Erken girişim, %95 başarı oranı ve düşük komplikasyon riski ile sonuçlanır. İlk tedavi eden hekimin sağlıklı bir kalça elde etme şansının en fazla olduğu unutulmamalıdır.