Tüm omurga kırıkları ele alındığında, kırıkların en sık gözlendiği bölge torakolomber bölgedir. Genellikle yüksek enerjili travma sonucu görülen bu kırıklar oldukça ciddi yaralanmalardır. Bu bölge kırıklarının tedavisi uzun bir süredir tartışma konusudur. Tarihsel süreçte kimi yazar cerrahi olmayan tedavinin, kimi ise cerrahi tedavinin üstün olduğunu vurgulamıştır. Günümüzde tartışmanın yoğunlaştığı önemli noktalardan birisi de cerrahi kanal dekompresyonudur. Dekompresyonun hangi olgularda gerekli olduğu tartışması bir tarafa, uygulanma zamanı ve tekniği konusunda da tartışmalar sürmektedir. Literatüre bakıldığında erken cerrahi dekompresyon ve stabilizasyonun nörolojik iyileşmeyi artırdığı veya birkaç gün geciken cerrahinin nörolojik iyileşmeyi azalttığına dair kesin kanıtlar bulunmamaktadır. İlerleyici nörolojik arazın erken cerrahi için kesin endikasyon olduğu konusunda görüş birliği var iken, komplet veya statik inkomplet yaralanmalar konusunda fikir birliği yoktur. Bu konuda yapılan çalışmalarda ağırlıklı olarak 24 ve 72 saat sınır olarak kabul görmüştür. Her iki zaman diliminden önce gerçekleştirilen dekompresyonlarla da başarılı sonuçlar bildirilmiştir. Bu nedenle erken cerrahi için üst sınır 72 saat olarak kabul edilebilir. Posteriora yer değiştiren kırık parçaları tarafından basıya uğrayan nöral yapılar, indirekt ya da direkt cerrahi dekompresyon ile rahatlatılabilir. İndirekt redüksiyon ile oldukça başarılı sonuçlar bildirilmiştir. Ancak, karmaşık ve gecikmiş olgularda bu tekniği uygulamak mümkün olmamaktadır. Direkt dekompresyon anterior, posterior ve kombine yöntemler ile yapılabilir. Her tekniğin kendine göre avantajı ve dezavantajı olmakla birlikte, nörolojik iyileşme açısından herhangi birinin üstünlüğü gösterilememiştir. Ancak, daha kısa cerrahi süresi, daha az kan kaybı ve cerrahi tecrübenin daha fazla olması nedeni ile, posterior dekompresyon tercihi ön plana çıkmaktadır.