Ülkemizde en fazla kitlesel yaralanma ve can kaybı nedenleri arasında depremler gelmekte olup, bununla mücadelenin ana unsurlarından hastaneler de depremden etkilenerek afetzede durumuna düşebilmektedir. Afetlerde hastanelerin ayakta kalması ve sağlık hizmetlerini kesintisiz sürdürüyor olması hem toplum hem de sağlık çalışanları açısından bir gereklilik aynı zamanda önemli bir moral kaynağıdır. Ülkemizde Marmara Depremi sonrasında yapılan yasal düzenlemeler yapısal güvenliği öncelerken, afetlere dirençli hastane kavramını da gündemimize getirmiştir. Hastaneleri afetlere karşı daha dirençli hâle getirebilmek için; Dünya Sağlık Örgütü tarafından; `Hastane Acil Durum Müdahale Planı İçin Kılavuz Notlar`, Pan Amerikan Sağlık Örgütü tarafından ise `Güvenli Hastane Kontrol Listesi` hazırlanmıştır. Bu çalışmaların ülkemizde yansımaları Hastane Afet Planı (HAP) ve HAP Hazırlama Kılavuzu şeklinde olmuştur. Ülkemizde şehir hastaneleri hizmete açılırken aynı zamanda afetlere dirençli, güvenli Hastane hedefine ulaşmaya yönelik adımlar da atılmış oldu. Dolayısıyla şehir hastaneleri; yapısal, yapısal olmayan ve afet yönetimindeki rolünü etkileyecek tehlikelere karşı, kendi tesis emniyetlerini sağlamada üst düzey bir kapasiteye sahiptir. Şehir hastanelerinin afet dönemlerinde de sağlık hizmetlerini kesintisiz sürdürebilmesi, sahip olduğu kapasitenin, etkin ve esnek bir yönetim anlayışıyla kullanılmasına bağlıdır. `Güvenli Hastane` hedefine ulaşması için şehir hastaneleri, `Afet ve Acil Durum Yönetimi` kapsamında, tecrübeli yönetici ve eğitimli personelle desteklenmelidir.