Tarih içerisinde ortopedik cerrahi girişimlerde sürekli bir gelişme ve yenilik söz konusu olmuştur. Bu gelişmeler cerrahi deneyim arttıkça ve bilgi birikimi oluştukça ivme kazanmaktadır. Bu dinamik süreç hep ilgi çekici olmuş ve tedavilere yön vermiştir. Ekstremitelerin ayrıntılı anatomisi anlaşıldıkça ekstremitelerde uygulanan cerrahi tedavilerin sayısı tarihsel süreçte giderek artmıştır. Uygulanan cerrahi tedavilerle ilgili deneyim arttıkça ve komplikasyonlar daha iyi değerlendirildikçe cerrahi tedavi yöntemlerinde bazı teknik değişikliklere gidilmiş ve hatta yeni yöntem arayışları başlamıştır. Bu gelişmede, hastalıkların iyileşme süreçlerinin biyolojik mekanizmalarının iyi anlaşılmış olmasının da rolü büyüktür. Büyük kesilerin ve geniş yumuşak doku hasarlarının yarattığı komplikasyonlar ve neden oldukları uzun iyileşme süreleri yumuşak dokulara daha az zarar verebilecek başka cerrahi tekniklerin tanımlanması gerektiğini ortaya koymuştur. Cerrahi hedeflerden ödün vermeden daha az cerrahi travmayla en optimal sonuca yaklaşmak felsefesinden yola çıkılarak minimal invaziv girişimler tanımlanmış ve cerrahlar tarafından giderek artan sayıda uygulanmaya başlamıştır. Ekstremitelerde minimal invaziv girişimler kırıklar, spor travmaları, nöropatiler, artrozlar ve tendinopatiler başta olmak üzere birçok hastalığın tanı ve tedavisinde kullanılmaktadır.